Bu başlığın manası ‘ Ve bu şehir senin sonun olacak’ demek. Hiçkimse nemalanmasın la bu sözden! Çok etkilendiğim bir filmden alıntı. Filmin adı Cennetin Krallığı. Sahne aynen şöyle: Kudüs’ü, yani Jeruselam’ı Selahaddin Eyyubi’ye teslim etmek istemeyen bir ‘direnişçi’ ile Selahattin Eyyubi arasında ‘geçen sert antlaşmanın yaşandığı anda bu ‘direnişçi’nin Sultanlar Sultanı Selahattin Eyyubi’ye kendini güçlü göstermek için güzel bir savaş stratejisi. Tabi sonuç malum. Haa şimdi bu mevzuyu neden anlattım ben de bilmiyorum. Bugün iş yerinde değerli abim Mehmet Şengönül’ün meşhur ‘düdüklü tencere’si geldi. Sürekli teknik servise gidip gelen o düdüklü tencerenin -Korkmaz Tencere bu- düştüğü hali varın siz düşünün. Bütün sekreterlik olarak; o gelen tencerenin bir daha o zulümleri görmemesi için elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Allahım, inşallah o düdüklü Korkmaz Tencere bir daha bozulmasın. Yoksa benim şahsen çekeceğim var. Neden mi? Çünkü her gün ‘ Yav Suat Hoca bu bizim düdüklü tencere ne oldu’ sorusuna manasız bir bakış atıp da ‘ya abi dert etme hallederler’ gibi bir cevabı otomatiğe bağlamam demektir. Şimdi size o mükemmel kavuşma anı ile ilgili bir resim paylaşıp bu yazımı burda noktalamayı düşünüyorum.Resimde değerli abimiz tencerenin gelişini duyurmakla meşgul tabi!. Selam ve dua ile!–
Memet abi bir dahaki yazımda farklı bir konuya değineceğim haberin olsun! 🙂