Yazayım dedim. Arkadaş bu nedir yahu? Arama motorları nedense hazır CMS ile tasarlanan siteler için biçilmiş kaftan hakikaten de. Sağolsun bu Google bizi index’lemeyi hiç ama hiç ihmal etmemiş. Hayret ki ben sitemi uzun zamandır ihlal ediyordum. Arada yazarız maksat.
Son zamanlarda her tarafta bir akıllı telefon furyasıdır gidiyor. Allah sonumuzu hayreyleye. Yahu İstanbul gibi dinamik sandığım bir şehirde herkesin elinde telefon, kulaklarında kulaklık. Yahu bi kafanızı kaldırıp etrafa bakın! Yok arkadaş!Gerçi toplumsal olaylarda veya toplumsal normlarda benim gibi herkes söz sahibi olmaya kalkıyor. Bilinçli gençlik tabi. Abiniz olarak bu ‘toplumsal’ konulara da eğilmeyi ihmal etmiyorum tabii ki de. Aha valla suçluyu buldum! Sosyal medya! Yargılayıp asalım. Keselim. Ateşten gömlek giydirip gezdirelim. İbret olsun. Şaka bir yana; aslında asıl suçlusu biziz! Bilinçsiz tüketicilik.
Son zamanlarda ülkemizde, dikkat edilirse intihar olaylarının sayısı bir hayli arttı. Boşanma vakaları da gittikçe korkunç seviyelere ulaştı. Şehirleşme ile birlikte ‘yalnız’laşan kitleler çareyi iletişim kurmakta arıyor haliyle. E bunu da ‘yalnız’lığının kabuğunda sosyal medya ile gidermeye çalışıyor. Bilinçaltındaki duygularına hakim olamıyor. Gösteriş tutkunluğu bir bakmışsın ki egosunun oyununa gelmiş ve bilinçaltındaki bütün ‘gizli’ yönler açığa çıkmaya başlamış. Kıskançlık mı dersin, gösteriş merakı mı dersin, yalan söyleme eğilimi mi dersin, beğenilmeme korkusu mu dersin, gereksiz zıtlaşmalar mı dersin, …dersin de dersin! Saysak sabaha kadar bitmez. Aha soru geldi sanıyorum.
Soru: E kardeşim hep mi kötü bu sosyal medya.
Cevabı yapıştırrrr: He kurban zararlı. Çok kötü valla diyim.
Soru geldi: Niyeki?
Slapsss: Maddeler halinde sıralamaya gerek yok. Zararlı işte kardeşim!
Dokunmayı unuttun! : Tek dokunduğun şey aptal bir telefon!
Paylaşmayı unuttun!: Ha pardon gerçi paylaştığını sandığın birkaç ‘toplumsal’ içerikli videolar dışında saçma sapan ‘gönderme’ yaptığın şarkılar dışında elinde bir tek anlamlı sandığın içi boş güzel sözler yumağıyla tasarlanmış ‘aşk-meşk’ resimleri. Mevlana ve Şems-i Tebrizi yaşasaydı samimiyetimle söylüyorum ki bu kadar sözü söylemek istemezdiler herhalde. ‘Ulan bütün sözlerimiz Zukenberg’e yarıyor, adam köşe oldu’ derlerdi sanıyorum.
Konuşmayı unuttun!: Kişi kendisini en etkin konuşarak ifade edebilir. Bunu cümleleri için seçtiği kelimeleri de jest ve mimikleri ile de daha da anlamlandırır. Birine kızgın olduğunuzu kaçlarınızı çatarak gösterirsiniz mesela. E hadi bunu bilgisayar başında yapın da göreyim. Resminizi çekip gönderirsiniz artık karşı tarafa.
Sadeliği unuttun!: O kadar gösteriş tutkunu oldun ki ‘Berkelerle piknikte’ diye etrafta koşan fino köpeğin resmini gösteriyorsun. Anlaşıldı tabi Berke’nin bir köpeğe verilen isim olmadığı.
İnançlarını unuttun!: Dinin sadece insanları etkilemek için kullanılan bir araç olduğunu sanıyorsun canım kardeşim. Namaz kıldığın yok ama sosyal medyadaki ‘sen’ sanırsın teheccüt namazlarını kaçırmaz! Aboo!
Ucuza gittin!: Nelerden hoşlandığını cümle alem biliyor artık! Nerede oturursun, neler sevmezsin, melemene kaç yumurta atarsın, herkes biliyor. Seni çabuk çözümleyebilmelerini sağladın. Halbuki çözümlenen çözülmüş demektir. Bu çok sakat mesela. Mahremiyete hiç ama hiç uyulmadığını bilmenizde fayda var.
Liste çok uzun. Önemli kısımlarını sonraya sakladım. Farklı başlıklarda devam ederim.
Soru : Sen bir ara kullanıyordun, hayırdır? Ahkam kesiyorsun bakıyorum da?
Cevap gelsin: Valla doğrudur. Ama insan yanlışın farkına vardı mı hatasından dönmeli. Benim zaten bu sosyal medyayı bırakmamın sebebi herhangi kişi- kurum – kuruluş değildi. Küçük bir bahaneyle kapattım. Sanıyorum ki 7 aydır kullanmıyorum ve bir o kadar da mutluyum diyebilirim.
Yazacak o kadar çok şey var ki, hakikaten de düşünceler birbirine gebe.
Aslına bakarsanız bunları anlatmayı planlamamıştım. Başlıkta da belirttiğim gibi bir düşüncem var.
Düşüncem:
Bu sıralar şirin mi şirin, tatlı mı tatlı, doğunun incisi ilimizde habire düğünler oluyor. Geçenlerde bir düğün görmüştüm. Gelin ile damat atışması. Harika bir şey. Gelinin arkadaşları oynuyor damadın arkadaşlarına nisbet olsun diye. Sonra müzik duruyor ve bu sefer de damat ve arkadaşları başlıyor oynamaya. Çok hoşuma gitti. Aynısını, şayet arkadaşlarımı ikna edebilirsem kendi düğünümde de yapmayı planlıyorum. Yusufcanı ikna ettim sayılır. Kaldı diğer dostları ikna etmeye. Neyse sözü fazla uzatmadan size bu videoyu paylaşayım da izleyin. Şayet yorum yaparsanız sevinirim.
Selam ve dua ile!