Değerli kardeşlerim; kitap okuma konusunda ülke olarak o kadar geri sıralardayız ki bunu ne ile ifade edersek azdır. Bunun temel sebeplerini sıralasak inanın bütün toplumsal-siyasal-kültürel-çevresel unsurları tek tek yazmamız veya irdelememiz gerekecek. Anne karnından başlayıp da ölüme kadar giden bir eğitim serüveni ile insanın yaşamında anlam kazandığı hemen hemen her değer aslında direk olmasa da dolaylı olarak okuma kültürü ile alakalıdır. Bütün yaşamımız bile bu oranda şekillenir ve devam eder. İlk emirin aslında ‘OKU’ olması da son derece anlam yüklüdür. Herşey, ama herşey okuma kültürü üzerine inşa edilir zannımca. Belki de en temel belirleyicilerden biri de ‘okuma’ dır diyebiliriz. Kişinin toplumda sahip olduğu statü maddi – manevi belirleyici olsa da okuma kültürü burada kendisini hissettirir.
Evet, okumak, kültür demektir. Kültür de insana yaşam için deneyim kazandırır. Bu deneyim bireyi her anlamda geliştirir. Okuma kültürü; olay veya olgulara bakış açısı geliştirir. İnsanlara hangi durumda hangi davranışı sergileyeceğini öğretir. Burada okuma kültürünün bireye neler katacağını anlatmak acizlik olur kanaatindeyim. Çünkü o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki manavdan meyve alırken bile manavla kurulacak diyalogdan tutun yolda sürürken adres soran birine adresi tarif etmeye kadar her şeyle alakalı olan bir durumdan bahsediyorum.
Bir kişinin en güçlü olduğu an duygularını karşı tarafa ne kadar aktardığı ile ilgili bir durumdur. Burada duygu ve düşüncelerin ifade edilme şekli, kullanılan kelimeler, vurgulama ve tonlamalar ne kadar yerinde ise karşı tarafın da bizimle aynı şeylerini hissetmesini sağlamak ‘ikna’nın temel prensipleri arasındadır. İşte bütün bu durumların ‘okuma kültürü’nün en etkin göstergeleridir. Yine karşı tarafın bize anlatmaya çalıştıkları, bizim neyi ne kadar anladığımız da bu kültürün bizdeki seviyesine göre değişecektir.
Hakimin karşısında masum olduğunu bir türlü ifade edemeyen birinin suçsuz olmasına rağmen yükümlü olmasına kanaat getirilmesi, çocuğunun sigara içtiğini öğrenen babanın çocuğuna ‘şiddet’ yolundan başka yöntem geliştirememesi, izlediği bir haberin etkisinde kalan kişinin kendi dinine mensup olmayan herkesi dinsiz ilan etmesi, kendi hastasının acil olduğunu düşünüp doktorların işine burnunu sokan birinin, siyasi parti seçimlerinde propoganda malzemelerini kendine amaç edinmesi…işte bütün bunların altında okuma kültürünün hiç kuşkusuz belirleyici olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Hemen hemen her durumda okumanın veya okuma yoksunluğunun etkilerini görebiliriz. ;Evet asıl sorumuz aslında neden okumuyoruz olmalı? Kendimce birkaç fikir beyan etmek istiyorum.
Neden okumuyoruz? Veya neden az okuyoruz? Gazete ve dergiler neden resimlerden veya reklamlardan ibaret? Burada eğitim sisteminin rolü nedir? Toplumsal sebepler nelerdir? Dini – siyasi sebepler neler olabilir?
Ben buradaki sorulara cevap verebilecek yeterliliğe sahip değilim. Ama ülkece bu durumun sebepleri konusunda benim gibi sosyal mühendislik yapan çoktur, buna eminim. Kişi, hayatı ilk önce anne-babasında öğrenir! Bu sebeple daha emekleme yaşında olan bir çocuğun anne-babasını kitap okurken görmesi bilinçaltında bazı kavramların şekillenmesi için son derece önemlidir. Gerçi ülkemiz için son derece imkansız bir durum! Okul sıralarıyla tanışan çocuk bu sefer dış çevreyi de etkilenilen unsurları arasına alacaktır ve etkilenme yelpazesi genişleyecektir. Okumayı öğrendiği zaman aslında ‘okuma kültüründen’ nasıl uzaklaşılacağının yollarını öğrenmeye başlayacaktır. Öğretmenlerinin ‘ödev’ dayatmaları bilinçaltında ‘aamaann be sıkıcı ve iticii’ gibi negatif kavramları altında eriyip gidecektir. Keşke öğretmeninden bu dayatmaları göreceğine öğretmenini ‘yapmacık’ da olsa teneffüs aralarında veya öğretmen odasında veya dışarda yolda yürürken kitap okumuş bir şekilde görse! Özellikle de okuma kültürünün öneminden bahsedilip ‘okusanız da okumasanız da umrumda değilsiniz!’ izlenimi verilip çocuklara okuma kültüründe ‘aslında sen öğretmenin için değil kendin için okumalısın’ vurgusu yapılsa…Ayrıca okumanın öneminin güncel konularla sürekli olarak ilişkilendirilmesi bireylerde ciddi etki-tepkiler oluşturmaktadır. ‘Bak şu kitabı okursan bunu görürsün’ değil de ‘Ben şunu okumuştum şöyleydi’ demek daha tesirlidir. Kişiye ‘Ben de okumalıyım’ sorusunu sordurmakta fayda var.
İzlenen milli eğitim politikaları bu noktada ciddi anlamda reforme edilmelidir. Daha rasyonel kararlar alınmalı bence. Anadolunun en ücra köşesinde eğitim gören birine okuma kültürü aşılama işinin zannımca İstanbul veya Ankara gibi illerde üniversite hocalığı yapanlar değil de taşrada hizmet vermiş öğretmenlerden oluşması daha mantıklıdır.
Yukarıda bahsettiğim konular hakkında yazmak istediğim o kadar çok şey var ki; ileride vaktim olduğunda yazağım. Yalnız laf lafı açıyor hesabı yine çok dağınık yazdığımın farkındayım. Aslında bu dağınıklığın da veya konu bütünsüzlüğünün de okumak ile yakın alakalı olduğunu söyleyeyim.Az okuyorum bu kesin.
Üniversite yıllarımda tanıdığım ve çok sevdiğim değerli Hocam ( ellerinden öperim ) Sayın Vedat YEŞİLÇİÇEK, Bitlis iline eğitim konusunda yaptığı hizmetleri ve başarıları herkes tarafından bilinen değerli hocam Sayın Mehmet Emin KORKMAZ, çocukluk arkadaşım değerli kardeşim Caner ÖZBAY. İşte bu isimlerini saydığım değerli bireyler benim ‘okuma’ konusunda kendilerini sollamak istediğim ve onları okumak konusunda geçemeceğimi iyi bildiğim kişiler. Onların ufuklarında boğulacağımı çok iyi biliyorum. Yaşayan ‘derya’ dedikleri bu ve bu değerli bireyler gibi olanlar olsa gerek.
Ne kadar okursanız o kadar okumaya ne kadar çok ihtiyacınız olduğunu görürsünüz. En azından ben öyleyim. Bu ‘okuma’ meselesini burada bitirmek istemediğimi bilmenizi isterim. Bu mevzuyu bir sonraki yazımda daha detaylı ve bütünlüğe dikkat ederek yazağım.
Okuduğum ve okumayı planladığım kitapları bu kategoride sizinle paylaşmayı düşünüyorum. Ayrıca kitaplar ile ilgili birkaç kritik yapmayı da düşünüyorum. ‘Söz uçar, yazı kalır.’ misali umuyorum ki ‘okuma’ basamağının dışa vurumu olan ‘yazma’ basamağını da kendi çapımda icra etmek istiyorum. Belki bu siteyi açma amacım Bilgisayar Yazılımı veya programlama ile ilgili düşüncelerimi yazmaktı. Gariptir ki artık sitemi sadece bu amaç doğrultusunda kullanmak hayli sınırlamak olur kanaatine vardım.
Çevremdeki dostlarıma, arkadaşlarıma veya fikrinin paylaşılmasını isteyen herkese açığım. Onların da duygu veya düşüncelerini, olaylarını sitemde paylaşmak istiyorum. Bu nedenle şayet böyle bir düşünceniz varsa benimle iletişim kurmanıza çok ama çok sevinirim.
Selam ve dua ile..