I am Loader!
Genel

Suriye – 1 : Batı Dışında Herkes Kaybedecek

Irak’ın Akıbeti mi? Yoksa Irak Beşar Esad’a uyarı mıydı?

suriye-grafikOsmanlı Devletinin Ortadoğu’da etkinliğini yitirmesi ile beraber Arap- Ortadoğu coğrafyası kanlı savaşların bir türlü dinmediği, dini merkezde tutan ( emperyallerin en güçlü hareket noktası) siyasi-askeri mücadelelerin günden güne şiddetlendiği bir hal almıştır. Tabi ki Osmanlı döneminde de yer yer ayaklanmalar olduğu biliniyorsa da dönemin padişahları tarafından çok sert önlemler alınarak çıkan ayaklanmaların büyümesi engellenmiştir. Belki de bu bakımdan günümüz Ortadoğu coğrafyasında zuhur eden bu vakalar Osmanlı döneminden kalan isyanların bir dışa vurumu olarak algılanabilir. Çok sığ bir yaklaşım olmakla birlikte temelinde Dini-etnik çatışmaların büyüyerek diğer etnik unsurlara da sıçraması ve her oluşumun kendisine taraftar bulması düşündürücüdür. Özellikle dini-siyasi-etnik kavgaların en çok da bu coğrafyada görülmesinin birden fazla sebebi bulunmaktadır şüphesiz. Arap ülkelerinin özellikle kendi burjuva sınıfının gittikçe güçlenmesi ve Amerika-Avrupa’da ciddi değer kazanması da emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmüştür. Her ne kadar Arap toplumlarına yöneticilik yaptıklarını bildiğimiz bu para babalarının, prenslerinin, şeyhlerinin aslında hiç de öyle dini merkezli hareket ettikleri görülmez. Kendilerine toplumda dini statüko biçmeleri, buna bağlı olarak da toplumu korku ve kontrol altında tutmaları da özellikle 19. Yüzyılın başında başlayıp günümüze kadar süregelen bu durum; en çok da batılı oligarkların işini kolaylaştırmıştır. Sahip oldukları petrolün, oranlanırsa, nerseyse yüzde 8’ini bile geçmeyecek oranda tüketip; geri kalanını ise cüz’i karşılıkta satmaları Arap ülkelerinin (Arap petrol ağalarının) politik anlamda dışa yönelik ilerici bir siyasete sahip olmadıklarını gösterir. Bununla beraber liderlerinin günümüz dünyasında mevcut yönetim şekillerinden uzak; despot, diktatoryal, oligarşik, teokratik yönetim şekillerine sıkı sıkıya bağlı iradeleri de sözüm ona Arapları kontrol altında tutmaya yardımcı olmaktadır.
Yukarıda sıraladığım sebepler dışında; mezhepsel çatışmaların fazlaca görüldüğü Ortadoğu Arap ülke veya toplumları her an patlamaya hazır bir fıçı gibidir. Burada fıçı kelimesini kullanmamın sebebi, kendi bölgeleri dışında etkinliklerinin son derece düşük olması ve tarihsel süreçte Arapların ‘cihat’ kavramı dışında dışarıya açılma politikalarının olmayışıdır. Dini mezheplerin sayıca ve sahip oldukları, taraftarların çok olması, dini öğretilerin veya dogmaların dışında eyleme dönüşmesi Arap coğrafyasında çokça görülmektedir.
Yukarıda yaptığım yorumlara bağlı kalarak Arap coğrafyasına, siyaseti şekillendiren dinin, 1940’lardan sonra kendisine siyasi bir fikir zemini bulmaya çalışmasıyla Sosyalizm’den etkilendiği görülür. Bunun nedeni ise sosyalizm fikrinin en basit yorumuyla kitleler tarafından ve özellikle de işçi-köylü-öğrenci- gibi geniş alanda taraftar toplamasıdır. Arap sermaye ağalarının baskıları, prensler-krallar, şeyhler gibi tek yöneticilerin keyfiyetleri de fikrin tabanda hızlıca yayılmasını engelleyememiştir. Dini sosyalizm deyince aklımıza hemen Baas Rejimi gelmelidir. Ne var ki çok geçmeden Baas Rejimi kendi burjuva sınıfını oluşturmuş ve sosyalizm ile yönetimsel hiçbir benzerliği olmayan; Diktatorya fikri hakim olmuştur. Bu sefer proleter dini sınıf kendi savunduğu fikrin tahakkümü ve baskısı altında tutulmuştur. Burada bir hususu belirtmekte fayda var. Amerikan emperyalist rejimi Sosyalizm’in Arap ülkelerde nüfus bulmasına göz yummuştur. Sebebi ise Arapların ‘dinin’ temel prensiplerine ataerkil bağlı olmalarıdır.

suriye-gruplariBuraya kadar genel olarak az bir sosyolojik tespitlerde bulunmaya çalıştım. İleriki süreçte Suriye’de meydana gelen olayları, sebepleri, stratejik etkilerini ve bu konudaki öngörülerimi belirteceğim. Ayrıca bazı suni grupların yanında şiddete karşı durmak için doğal tepkilerin de oluşturduğu direniş gruplarını ele almaya çalışacağım. Çok net bir şekilde ifade etmeliyim ki ‘Silahın tetiği çekildi, kurşun hedefini bulmak zorunda değil; zarar vereceğinden şüphemiz yok.’ Suriye’deki bu grupların izledikleri yol ve amaçlarını bilmemiz gerekmektedir. Bu grupların yer yer radikal çizgideki söylemleri, yer yer ‘cihad’ çağrılarının etkileri, kendi içlerindeki ayrışmaları da dikkat edeceğimiz ayrı bir konu olmalıdır. İşte bu noktada özellikle vurgulamak istediğim durum ‘halk ayaklanmalarının’ en etkili yıkıcı güç olduğudur.

Kapitalist kanatlar da işin içinde: Suriye meselesinde Rusya – İran – Çin bloğunun karşısında ısrarla pozisyonunu koruyan Amerika – İngiltere – Almanya – Fransa bloğunun yanında; maalesef ki Türkiye’nin ‘ben de kendi politikamı izlerim’ duruşunun yanlış ve tehlikeli olduğuna da değinmek gerekmektedir.

Evet; Suriye’de olanları bilmemiz için yukarıda saydıklarımı iyi analiz etmemizde fayda var. İleriki yazılarımda bunları yazmaya gayret edeceğim. Selam ve dua ile…

Yorum Bırak

× Whatsapptan Yazabilirsiniz!